MESNEVİ ŞERİF

Mesnevi klasik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. Edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım türüne Mesnevi adı verilmiştir. Uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla anlatılmak istendiğinde, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevi türü tercih edilirdi.

Mesnevi her ne kadar klasik doğu şiirinin bir türü ise de, “Mesnevi” denildiği zaman akla “Mevlâna’nın Mesnevi’si” gelmektedir.

Mevlâna Hazretleri Mesnevi Şerifi’nin ilk 18 beyitini kendisi yazmış, diğer beyitlerini o söyleyip talebesi Hüsameddin Çelebi kaleme almıştır. Mesnevi’nin dili Farsça’dır. Halen Mevlâna Müzesi’nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunulan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25618′ dir.

Mevlâna Hazretleri, 6 ciltlik Mesnevi Şerifi’sinde tasavvuf hayatına ait hakikatleri, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.

DÎVÂN-I KEBİR
“Divân-ı Kebir “Büyük Defter” veya “Büyük Divân” manasına gelir.
Mevlâna Hazretleri’nin çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. Divân-ı Kebir’in dili Farsça olmakla beraber, içinde Arapça, Türkçe ve Rumca şiire de yer verilmiştir.
Mevlânâ Hazretleri, hemen hemen tamamı gazel, tercî’ ve rubailerden oluşan Divan-ı Kebir’de, diğer adıyla Külliyât-ı Şems’te özellikle İlahî aşkını, gönül derdini, tasavvufî konuların yanında sabır, hoşgörü, insanlara iyilik etmek ve yardımda bulunmayı, mazmun ve remizlerle şiirin imkânlarını kullanarak anlatmıştır. Divân-ı Kebir’in beyit sayısı 40.000’i aşmaktadır.
Mevlâna Hazretleri Divân-ı Kebir’deki bazı şiirlerini Şems Mahlası ile yazdığı için bu divâna Divân-ı Şems de denmektedir. Divânda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir.

MEKTÛBÂT
Mevlâna Hazretleri’nin başta Selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerine nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen dini ve ilmi konularda açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur.
Mevlâna Hazretleri bu mektuplarında, edebi mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır. Mektuplarında “kulunuz, ben deniz”gibi kelimelere hiç yer vermemiştir.
Hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa, onu kullanmıştır.

FÎHİ MÂ FİH
Bu eser Mevlânâ Hazretleri’nin çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu Sultan Veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir. 75 bölümden oluşmaktadır ve bu bölümlerin 6’sı Arapça diğerleri ise Farsça kaleme alınmıştır. Bu bölümlerden bir kısmı, Selçuklu Veziri Süleyman Pervane’ye hitaben kaleme alınmıştır. Eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir. Eserde Mevlânâ Hazretleri’nin düşünüşü, dünya görüşü, devrini bildirişi, din ve insanlık hakkındaki düşünüşleri, anlatılır. Cennet ve cehennem, dünya ve âhiret, mürşit ve mürîd, aşk ve semâ gibi konular işlenmiştir.

MECÂLİS-İ SEB’A (YEDİ MECLİS)
Mecâlis-i Seb’a adından da anlaşılacağı üzere Mevlâna Hazretleri’nin yedi meclisinin, yedi vaazının toplanmasından meydana gelmiştir. Mevlâna Hazretleri’nin vaazları, Çelebi Hüsameddin veya oğlu Sultan Veled tarafından not edilmiş ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır. Eserin düzenlenmesi yapıldıktan sonra, Mevlâna Hazretleri’nin tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden Hz.Mevlâna, yedi meclisinde şerh ettiği hadisleri şu konulara ayırmıştır:

  1. Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı
  2. Suçtan kurtuluş, akıl yolu ile gafletten uyanış
  3. İnanç’daki kudret
  4. Tövbe edip doğru yolu bulanların Allah’ın sevgili kulu olacakları
  5. Bilginin değeri
  6. Gaflete dalış
  7. Aklın önemi

Bu yedi mecliste, asıl şerh edilen hadiselerle beraber 41 hadis daha geçmektedir. Mevlâna Hazretleri tarafından seçilen her hadis içtimaidir. Mevlâna Hazretleri, yedi meclisinde her bölüme “hamd-ü sena” ve “münacat” ile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufi görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip hale getirmektedir. Bu yol Mesnevi’nin yazılışında da aynen kullanılmıştır.